).jpg)
Bir merkez bankasının ülkedeki bağımsızlığı tartışılıyor, müdahalelerinin etkinliği sorgulanıyor ve dolayısıyla verdiği güven sarsılıyorsa söyleyecek çok söz kalmamıştır.
Çok geriye dönmeden biraz TCMB' nin politikalarına ve uygulamalarına göz atalım. 2012 son çeyreğinde Fitch ülkemize yatırım yapılabilir notu verdi. Ülkeye aşırı fon akışı oldu. Borsa tırmanmaya başladı. Dünya Yükselen yıldızını bulmuştu. Ülkemiz hikaye doluydu.
1. FED kriz sonrası kaba tabiriyle para pasmaya (tahvil alım programı) ve parasal genişlemeye (QE) devam ediyor, dünyada likidite bolluğu yaşanıyordu.
2. Barış süreci yeni filizlenmiş, belki de Kürt sorunu çözüme kavuşacaktı.
3. İkinci yatırım yapılabilir notu alarak başka fonların da ülkeye gelmesi an meselesiydi...
3. İkinci yatırım yapılabilir notu alarak başka fonların da ülkeye gelmesi an meselesiydi...
4. Cari açığımız hızla kapanıyordu.
5. Faizler tek hanelere inmekle kalmamış tarihi seviyeler görülüyordu.
6. Kronik sorunumuz enflasyon kontrol altına alınmış gibi görünüyordu. (Ne çektik senden!..)
Buraya kadar herşey çok iyi. Peki ya şimdi? Ne oldu da TCMB nin basireti bağlandı?
İŞLER TERSİNE, MERKEZ ŞAŞKINA DÖNER
Geldiğimiz noktada FED, ABD istihdam verilerindeki iyileşmeye bağlı olarak aylık 85 milyar dolarlık tahvil alım programını büyük ihtimalle yılsonuna doğru azaltıcak (60 veya 45 milyar dolara indirebilir) ve 2014 yılı ortalarında sonlandıracak. Yani, içinden yeşil paralar akan musluğun vanası kısılacak, sonra kesilecek. Bu para Fırat nehrinin Mezopotamya'yı, Nil nehrinin Mısır'ı beslediği gibi besliyordu gelişmekte olan piyasaları.
1. Tüm dünyada Dolar likiditesi er yada geç azalacak.
2. Moody's İkinci Yatırım yapılabilir notumuzu verdi.
3. Gezi Parkı olayları ve hükümetin geri adım atmayan tavrı, siyasi riskleri tırmandırdı.
4. Barış sürecinin akıbeti tartışılmaya başlandı.
5. Faizler çift haneye yaklaştı.
6. Ufukta Seçimler var.
7.Petrol fiyatları yükseldi...
Liste uzadıkça uzar. Tüm bunlar, cari açığımızı ve enflasyonu tehdit ederken, ülkeden para çıkışını hızlandırmakta ve belirsizlikleri arttırmaktadır. Hikayeler bir bir erimeye başladı artık.
Havanda Su Dövülmez
Dolar/TL kurunun bu kadar hızlı 2'ye yaklaşması elbetteki dezavantajları beraberinde getirmekte ve TCMB bunun farkında. Öyle ki son iki ayda kurun ateşini söndürmek için 6 milyar doların üzerinde döviz satım ihalesi açtı. Sonuç: Hüsran!.. Nedeni çok basit. TCMB Don Kişot'luk yapmaya çalışmakta ya da buna zorlanmaktadır. Eğer bundan 6 ay önce faizlere hiç dokunmayıp sadece ROM ile döviz bolluğunu önlemeye çalışsaydı ne olurdu? Cevap verim; kurun 1.60 a hızla gerilediğine şahit olurduk. Bugün yapılacak şey ise belli. TCMB faizleri bundan sonraki ilk PPK da en az 50 baz puan yukarı taşımak zorundadır. Hali hazırda da sözel müdahale şarttır. TCMB kararlılığını, iki kat talep gelen döviz satım ihaleleriyle değil, söylemleri ve gerçekçi uygulamalarıyla göstermelidir. (Yukarıdaki grafikte kurun nasıl kontrol altına alınaMAdığını 2.mavi bölgeden inceleyebilirsiniz.)
Ancak faizlerin arttırılması özellikle siyasi açıdan bazı sorunları ve tartışmaları da beraberinde getirecektir:
1. Seçime giderken sıkılaştırıcı para politikası büyümeyi frenleyecektir.
2. Faiz lobisi tartışmaları seçim meydanlarında hükümet aleyhine kullanılmaya başlanacaktır.
Peki görevi finansal istikrarı gözeterek fiyat istikrarını sağlamak olan Merkez Bankası, yukarıda ayrıntılı olarak yansıtmaya çalıştığım bir konjonktürde dahi faizleri arttırmayacaksa ne zaman arttıracaktır? Lakin;
Bir merkez bankasının ülkedeki bağımsızlığı tartışılıyor, müdahalelerinin etkinliği sorgulanıyor ve dolayısıyla verdiği güven sarsılıyorsa söyleyecek çok söz kalmamıştır.
Bağımsızlık!.. Güven!.. Etkinlik!..
Not: Her şeye rağmen 23 temmuzdaki PPK toplantısında TCMB'nin doğruyu yapacağını düşünmekteyim. En azından öyle umuyorum.. Çünkü;
Başka TCMB yok.
Sahip çıkalım (!)
Emin TAY
Emin TAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder